Kamelya
New member
- Katılım
- 30 May 2021
- Mesajlar
- 288
Beyin, Hudut ve Omurilik Cerrahı Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, beyin tümörleri ve hastaların hastalıklarını kabullenme süreçlerine ait değerlendirmelerde bulundu.
Kanserlerin insan vefatları ve rahatsızlıkları bakımından en üst sıralarda yer alan, her geçen gün daha da yaygınlaşan bir hastalık kümesi olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Kanserler yapılarına, orijin aldıkları hücrelere, organlara ve hücre çoğalma suratına bakılırsa epey farklı tipte ve derecelerde olabilirler. Beyin tümörleri de tüm kanserler ortasında değerli bir alt başlık oluşturdukları için hem hastayı birebir vakitte yakınlarını fizikî ve duygusal olarak epey ağır etkileyen sıkıntı bir hastalık olarak tanımlanmalıdır. Beyin tümörleri aslında 100’ün üzerinde farklı tümörü kapsıyor. Bunların ortasında son derece uygun huylu ve tam olarak tedavisi imkanlı tümörler olabildiği üzere son derece meşakatli, senelerca sürebilen, yenidenlayan ameliyatları, ışın tedavilerini, ilaç tedavilerini gerektiren makûs huylu tümörlerin varlığından da bahsedebiliriz. Kuşkusuz bu şiddetli ve yorucu tedavi süreci, hastayı fizikî olarak etkilediği kadar ruhsal bakımdan da etkiliyor ve derinden sarsıyor.” diye konuştu.
Yansılar bireyden şahsa değişebiliyor
Kanser hastalarının gösterdiği yansıların bireyden bireye değiştiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Kanser tanısı koyulan kişi evvel şaşırıyor, inanamıyor, ne olduğunu anlayamıyor ve durumu inkar etme eğilimine giriyor. ‘Acaba bir yanlışlık mı var?’ diye soruyor. Hasta öfkeye kapılıyor ve daha sonrasındaki yansısı sıklıkla ‘niçin ben!” halinde oluyor. Gerçeği reddetme, aslında gerçeğin yarattığı korku, panik ve çaresizlik hislerine karşı geliştirilmiş bir savunmadır. birlikteinde kızgınlık ve isyan vardır. ötürüsıyla hastanın bu reaksiyonu çok derin ve içerikli oluyor.” dedi.
Bireylerin hayat nizamı altüst oluyor
Hastaların genel olarak yok olma tehdidi, kayıp algısı, ayrılık ve vefat kanıları ile mevti ensesinde hissetme üzere his ve fikirlerin yarattığı bunaltı bozukluğunun temel belirtilerini gösterdiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Hastanın aşikâr bir sistem ortasında sürdürdüğü ve ileriye yönelik öngördüğü hayat sistemi altüst olduğu için artık denetimi kaybediyor ancak duruma belirsizlik hakim olsa da bu ruhsal durum uzun sürmüyor. Hasta bir yandan da tahlil arayışı içine giriyor.” diye konuştu.
Tahlil arayışı evresinde hastanın, gerçeği yavaş yavaş kabullenme sürecine girdiğini kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, bunu çeşitli rasyonalizasyon ve ahenk gayretleri geliştirdiği devrin izlediğini belirterek kelamlarını şöyleki sürdürdü:
“bu vakitte hastalar tasayı yok etmek ya da hiç değilse bastırabilmek için inkar, karşı duruş, olumlu niyetler geliştirmek, kendine nazaran niçinsellik bağlantıları kurmak ve tahliller üretme üzere karşılıklar geliştiriyor. bu biçimdece hastada çoğunlukla ahenk ve hastalıkla uğraş periyodu başlıyor. Bu devir beyin tümörlü hastalarda fazlaca koşturmacalı, sıklıkla ağır meşakkat gerektiren, ağrılı, yıkıcı – tüketici, kısıtlamalarla dolu, hayatta birinci defa tanınan ve yaşanan bir devirdir. Hastanın artık gerçeği kabullenip gücünü ve ruhsal gücünü yeni hayatına yönelttiği ahenk devri olduğunu da söyleyebiliriz. Hastalığı ile birlikte yaşamaya çalışırken itimat ve istikrar arayışı ortasında oluyorlar.”
Öte yandan hastanın vücudunda de hem hastalığın tıpkı vakitte tedavilerin ortaya çıkardığı son derece karmaşık bir akış ortasında yeni normal’in geliştirilmesi uğraşı olduğunu söz eden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Hekimlerin bu son derece kararsız, değişken olabilen periyotta ana bakılırsa fizikî, ruhsal durumu çözümleyip hasta ile münasebetinde hastanın tedavisi için gereken olumlu his, fikir ve umudu yükseltecek yanlışsız tavır, kelam ve davranışı göstermesi gerekiyor. daha sonrasında hastalık hayli farklı seyredebiliyor. Şayet olumlu bir tarafta ilerliyorsa yeni istikrarın oluşumu daha da güçleniyor ve hasta yeni olağan nizamını oluşturabiliyor. Lakin olumsuz durumlar hastayı reaktif depresyona sokabiliyor. Ekseriyetle ‘ne olacaksa olsun’ şeklinde tezahür eden tükenme, isyan, hatta tedaviye uyumsuzluk ve tedaviyi reddetme ortaya çıkabiliyor. Hastalığın seyrine göre epey farklı psişik manifestasyonlar görülebiliyor. Bu periyot artık hastanın tüm ömrünü gözden geçirerek vardığı sağlıklı ya da berbata gidişin yarattığı tepkisel patolojik bir psişik haldir.” dedi.
Daha düzgün sonuç için tedavide psikiyatri de yer almalı
Kanser şemsiyesi altında beyin tümörlerinde de kuşkusuz çabucak tüm kanser hastalarında geçerli olduğu biçimde cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, çeşitli ilaç ve genel takviye tedavileri ile bir arada tedavi sürecinin yürütüldüğünü belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Beyin tümörlü hastalarda ortaya çıkan ağır, derinlikli ve kapsayıcı ruhsal etkilenme son derece olağan ve yaygın olmakla bir arada ne yazık ki hastalığın tedavisi tarafından de olumsuz tesirlere sahiptir. Bu niçinle, beyin tümörü hastalarında da daha uygun sonuçların alınması için tedavi protokolünün ortasında psikiyatri de yer almalı.” sözlerini kullandı.
Kanserlerin insan vefatları ve rahatsızlıkları bakımından en üst sıralarda yer alan, her geçen gün daha da yaygınlaşan bir hastalık kümesi olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Kanserler yapılarına, orijin aldıkları hücrelere, organlara ve hücre çoğalma suratına bakılırsa epey farklı tipte ve derecelerde olabilirler. Beyin tümörleri de tüm kanserler ortasında değerli bir alt başlık oluşturdukları için hem hastayı birebir vakitte yakınlarını fizikî ve duygusal olarak epey ağır etkileyen sıkıntı bir hastalık olarak tanımlanmalıdır. Beyin tümörleri aslında 100’ün üzerinde farklı tümörü kapsıyor. Bunların ortasında son derece uygun huylu ve tam olarak tedavisi imkanlı tümörler olabildiği üzere son derece meşakatli, senelerca sürebilen, yenidenlayan ameliyatları, ışın tedavilerini, ilaç tedavilerini gerektiren makûs huylu tümörlerin varlığından da bahsedebiliriz. Kuşkusuz bu şiddetli ve yorucu tedavi süreci, hastayı fizikî olarak etkilediği kadar ruhsal bakımdan da etkiliyor ve derinden sarsıyor.” diye konuştu.
Yansılar bireyden şahsa değişebiliyor
Kanser hastalarının gösterdiği yansıların bireyden bireye değiştiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Kanser tanısı koyulan kişi evvel şaşırıyor, inanamıyor, ne olduğunu anlayamıyor ve durumu inkar etme eğilimine giriyor. ‘Acaba bir yanlışlık mı var?’ diye soruyor. Hasta öfkeye kapılıyor ve daha sonrasındaki yansısı sıklıkla ‘niçin ben!” halinde oluyor. Gerçeği reddetme, aslında gerçeğin yarattığı korku, panik ve çaresizlik hislerine karşı geliştirilmiş bir savunmadır. birlikteinde kızgınlık ve isyan vardır. ötürüsıyla hastanın bu reaksiyonu çok derin ve içerikli oluyor.” dedi.
Bireylerin hayat nizamı altüst oluyor
Hastaların genel olarak yok olma tehdidi, kayıp algısı, ayrılık ve vefat kanıları ile mevti ensesinde hissetme üzere his ve fikirlerin yarattığı bunaltı bozukluğunun temel belirtilerini gösterdiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Hastanın aşikâr bir sistem ortasında sürdürdüğü ve ileriye yönelik öngördüğü hayat sistemi altüst olduğu için artık denetimi kaybediyor ancak duruma belirsizlik hakim olsa da bu ruhsal durum uzun sürmüyor. Hasta bir yandan da tahlil arayışı içine giriyor.” diye konuştu.
Tahlil arayışı evresinde hastanın, gerçeği yavaş yavaş kabullenme sürecine girdiğini kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, bunu çeşitli rasyonalizasyon ve ahenk gayretleri geliştirdiği devrin izlediğini belirterek kelamlarını şöyleki sürdürdü:
“bu vakitte hastalar tasayı yok etmek ya da hiç değilse bastırabilmek için inkar, karşı duruş, olumlu niyetler geliştirmek, kendine nazaran niçinsellik bağlantıları kurmak ve tahliller üretme üzere karşılıklar geliştiriyor. bu biçimdece hastada çoğunlukla ahenk ve hastalıkla uğraş periyodu başlıyor. Bu devir beyin tümörlü hastalarda fazlaca koşturmacalı, sıklıkla ağır meşakkat gerektiren, ağrılı, yıkıcı – tüketici, kısıtlamalarla dolu, hayatta birinci defa tanınan ve yaşanan bir devirdir. Hastanın artık gerçeği kabullenip gücünü ve ruhsal gücünü yeni hayatına yönelttiği ahenk devri olduğunu da söyleyebiliriz. Hastalığı ile birlikte yaşamaya çalışırken itimat ve istikrar arayışı ortasında oluyorlar.”
Öte yandan hastanın vücudunda de hem hastalığın tıpkı vakitte tedavilerin ortaya çıkardığı son derece karmaşık bir akış ortasında yeni normal’in geliştirilmesi uğraşı olduğunu söz eden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Hekimlerin bu son derece kararsız, değişken olabilen periyotta ana bakılırsa fizikî, ruhsal durumu çözümleyip hasta ile münasebetinde hastanın tedavisi için gereken olumlu his, fikir ve umudu yükseltecek yanlışsız tavır, kelam ve davranışı göstermesi gerekiyor. daha sonrasında hastalık hayli farklı seyredebiliyor. Şayet olumlu bir tarafta ilerliyorsa yeni istikrarın oluşumu daha da güçleniyor ve hasta yeni olağan nizamını oluşturabiliyor. Lakin olumsuz durumlar hastayı reaktif depresyona sokabiliyor. Ekseriyetle ‘ne olacaksa olsun’ şeklinde tezahür eden tükenme, isyan, hatta tedaviye uyumsuzluk ve tedaviyi reddetme ortaya çıkabiliyor. Hastalığın seyrine göre epey farklı psişik manifestasyonlar görülebiliyor. Bu periyot artık hastanın tüm ömrünü gözden geçirerek vardığı sağlıklı ya da berbata gidişin yarattığı tepkisel patolojik bir psişik haldir.” dedi.
Daha düzgün sonuç için tedavide psikiyatri de yer almalı
Kanser şemsiyesi altında beyin tümörlerinde de kuşkusuz çabucak tüm kanser hastalarında geçerli olduğu biçimde cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, çeşitli ilaç ve genel takviye tedavileri ile bir arada tedavi sürecinin yürütüldüğünü belirten Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Beyin tümörlü hastalarda ortaya çıkan ağır, derinlikli ve kapsayıcı ruhsal etkilenme son derece olağan ve yaygın olmakla bir arada ne yazık ki hastalığın tedavisi tarafından de olumsuz tesirlere sahiptir. Bu niçinle, beyin tümörü hastalarında da daha uygun sonuçların alınması için tedavi protokolünün ortasında psikiyatri de yer almalı.” sözlerini kullandı.