İştahlı biri olduğunu söyleyen ünlü Endokrin Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Erbil, bunun çocukluğuna hatta bebekliğine dayandığını belirtiyor. Nitekim 25 günlükken sahip olduğu 3 aylık bebek manzarası ve 3 aylıkken de 10 kilo oluşu bunun doğruluğunu ispatlar nitelikte. Natürel bu durum okul çağına geldiğinde de devam etmiş. Bilhassa ilkokulda arkadaşlarının ‘şişko’ üzere incitici kelamlarına maruz kalmış. Genç kızlığa geçiş periyodunda ise rejim yapmaya başlayan Yeşim Erbil, “Lise ve üniversitede vakit içinderımda kilolarım niçiniyle diyet yapıyordum lakin bir sene ortasında eski kiloma tekrar geri dönüyordum. Kendimi beğenmiyor, giydiklerimi yakıştırmıyordum. Vücuduma uygun hoş kıyafetler bulamamam mutsuz olmama niye oluyordu. Bu durum ben de güvensizlik hissi yaratmıştı” diyor.
“Mehmet Ali Erbil’in büyük kızı yeğenim Sezin Erbil bana hayli benziyor. Onun da kilolarıyla başı daima sıkıntıdadır. Sezin acayip zayıfladı. ‘Diyet listeni bana yollasana’ dedim. Arkadaşımdan da istedim. Birbirimize liste veririz. Bu epey yaygın bir durum. O durumda doktor olmuyorsun, insani tarafın ağır basıyor. İlla elime bir liste isterdim. Çeşitli beslenme uzmanlarına gittiğim vakit bana, ‘Kilo vermek için ivedi etmeyin, ayda bir kilo verseniz yılda 12 kilo eder’ derlerdi lakin 30 kilodan daha fazlacatu fazlam. Bir an evvel vermek istediğim için bu kelamlar benim bir kulağımdan girer bir kulağımdan çıkardı. Açıkçası kilo sıkıntısında doktorluk işlemiyor.”
‘YAPTIĞIM DİYET niçinİYLE ÖLEBİLİRDİM’
Yeşim Erbil, aldığı kiloları kısa müddette vermek için 50’li yaşlarına kadar daima mucize bir liste peşinde koştu. 20 yıl evvel tabibe istişareden yaptığı protein diyeti (Atkins diyeti) niçiniyle de neredeyse ölüyordu. Protein ve yağ alarak besleniyor, yalnızca sosis, sucuk, et ve yumurta yiyordu. Bu sistemle bir buçuk ayda 30 kilo verdi lakin sıhhati tehlikeye girdi. Üresi yükseldi, kalp ritmi bozuldu, depresyona girdi ve panik atak geçirdi. Diyeti denetimsiz yaptığı, su içmediği ve yağ emilimini bozucu ilaçlar kullandığı için sıhhatinin müthiş bozulduğunu aktaran Yeşim Erbil o günleri, “Tamamen bu diyete bağlı oldu. hayatımda bir defa bu biçimde bir kusur yaptım, ölebilirdim. esasen tam da o sıralarda bir daha Çapa’da hekim bir arkadaş hayatını kaybetti” diyerek anlatıyor.
‘KARBONHİDRAT BAĞIMLISI OLDUĞUMU KABUL ETTİM’
Hamur işlerini ve fast food’u yani karbonhidrat yüklü beslenmeyi epeyce sevdiğini, kilolarından kurtulmak için de üç gün rejim yaptığını fakat dayanamayıp dördüncü gün hamburger yediğini aktaran Yeşim Erbil’in, yaklaşık beş yıl evvel konutta otururken aldığı bir karar ise hayatının büsbütün değişmesini sağlayacaktı. Zira Yeşim Erbil, o gün kendi gerçeğiyle yüzleşmişti. “Yeşim, sen bu kadar iradesiz misin? Okundun, doçent ve profesör oldun. Bir sürü imtihanlara girdin. bir epey muvaffakiyet kazandın. Her şeyde irade gösterdin de buna mı yenik düşüyorsun?” demiş ve karar vermişti. Artık bu sürece rejim demeyecek, beslenme nizamı olarak benimseyecekti. Karbonhidrat bağımlısı olduğunu da kabul etmişti. Artık bir kurabiye bile yememeliydi. Zira temas edince devamını getirebilirdi.
“Kilo vermek isteyen bir epey kişi su diyeti yapıyor, tüp mide ameliyatı oluyor. Fakat beşerler kafayı değiştirmediği için tekrar verdikleri kiloları geri alıyor. Ben önermiyorum açıkçası. Beşerlerle paylaşabileceğim bir diyet listem de yok. Beslenme uzmanları ekseriyetle hastalarını Akdeniz tipi beslenmeyle zayıflatmaya çalışıyor. 3 ana 3 orta öğün kalmadı artık. Ya iki öğün yenecek ya da benim üzere tek öğün. Daima bir atıştırma halinde olunmayacak ki insülin düşsün, yağlar yansın.”
35 KİLOYU NASIL VERDİ?
Gündüz açlık hissetmiyordu. Bu niçinle tek öğün beslenme tertibine geçti. Ekmeği ömründen çıkarttı. Bakliyat, et, kıyma, yumurta, bol salata, her türlü zerzevat bütün yemekleri bunlardan oluşuyordu. Tek öğün yemeye pandemide bile devam etti. Spordan nefret ediyordu. Fakat bu bahiste da aydınlandı. Sıhhati için yapması gerekiyordu. Ortamını değiştirdi. Bütün bağımlı olduğu ve epey sevdiğim şeylerden uzak durdu, konutuna sokmadı. bu türlü tam 35 kilo verdi ve vermeye de devam ediyor. Açlık müddetinin kıymetine vurgu yapan Yeşim Erbil, “Kişi sabah erken kahvaltı ediyorsa, akşam 18.00’den daha sonra bir şey yemeyecek ki 12 saatten uzun bir açlığı olsun. İnsülin 12 saatten daha sonra düşüyor. Yağlar bu biçimde yanıyor. Uykuda da metobolizma çalışıyor” bilgisini paylaşıyor.
‘SADECE KİLO VERMEK İSTEMEMİŞ, YEME FORMUNU DE DEĞİŞTİRMİŞ’
Peki, Prof. Dr. Yeşim Erbil’i senelerca kilo verme gayretinden alıkoyan şey neydi? yıllar daha sonra ne olmuştu da her şey bir anda yoluna girmişti? Obeziteyle çaba ederken ruhsal etmenlerin kıymetine vurgu yapan Psikiyatrist Dr. Şahut Duran, “Çocuklukta dalga geçilmesi ruhsal tesirlere niye olabilir. Bu durum obezite ile ilgili uğraşın başarısız sonuçlanmasına yol açabilir. Yeme bozukluğunu bağımlılık olarak nitelendirmek doğrudur. Unsur bağımlılığı bir bağımlılık yaratıyorsa yeme bozukluğu da bağımlılık oluşturur. Tedavisi de buna emsal yapılır” dedi.
“Yeme davranışı beyinde biroldukca hormonal değişikliğe niye olur. Yemek yendiği vakit dopamin ve serotonin üzerinden o memnunluk pekişir. Yemek beyindeki memnunluğu bu türlü sağlarken, ruhsal manada vücutla barışılması da o mutluluğun yerine geçebiliyor” diyen Duran şunları da ekledi: “Belli bir yaşta önemli bir karar alınarak bu kadar istekli yemek yeme biçiminin değiştirilmesi ve bunda istikrarlı olunması ruhsal olarak da kendisini güzel hissettiğini gösterir. Verilen çabanın sonuçlarını almak ise motivasyon ve memnunluk deposudur. Burada yalnızca kilo vermek amaçlanmamış, yemek yeme halinde değişikliğe gidilip bunu sürdürebilmek hedeflenmiş.”
“Mehmet Ali Erbil’in büyük kızı yeğenim Sezin Erbil bana hayli benziyor. Onun da kilolarıyla başı daima sıkıntıdadır. Sezin acayip zayıfladı. ‘Diyet listeni bana yollasana’ dedim. Arkadaşımdan da istedim. Birbirimize liste veririz. Bu epey yaygın bir durum. O durumda doktor olmuyorsun, insani tarafın ağır basıyor. İlla elime bir liste isterdim. Çeşitli beslenme uzmanlarına gittiğim vakit bana, ‘Kilo vermek için ivedi etmeyin, ayda bir kilo verseniz yılda 12 kilo eder’ derlerdi lakin 30 kilodan daha fazlacatu fazlam. Bir an evvel vermek istediğim için bu kelamlar benim bir kulağımdan girer bir kulağımdan çıkardı. Açıkçası kilo sıkıntısında doktorluk işlemiyor.”
‘YAPTIĞIM DİYET niçinİYLE ÖLEBİLİRDİM’
Yeşim Erbil, aldığı kiloları kısa müddette vermek için 50’li yaşlarına kadar daima mucize bir liste peşinde koştu. 20 yıl evvel tabibe istişareden yaptığı protein diyeti (Atkins diyeti) niçiniyle de neredeyse ölüyordu. Protein ve yağ alarak besleniyor, yalnızca sosis, sucuk, et ve yumurta yiyordu. Bu sistemle bir buçuk ayda 30 kilo verdi lakin sıhhati tehlikeye girdi. Üresi yükseldi, kalp ritmi bozuldu, depresyona girdi ve panik atak geçirdi. Diyeti denetimsiz yaptığı, su içmediği ve yağ emilimini bozucu ilaçlar kullandığı için sıhhatinin müthiş bozulduğunu aktaran Yeşim Erbil o günleri, “Tamamen bu diyete bağlı oldu. hayatımda bir defa bu biçimde bir kusur yaptım, ölebilirdim. esasen tam da o sıralarda bir daha Çapa’da hekim bir arkadaş hayatını kaybetti” diyerek anlatıyor.
‘KARBONHİDRAT BAĞIMLISI OLDUĞUMU KABUL ETTİM’
Hamur işlerini ve fast food’u yani karbonhidrat yüklü beslenmeyi epeyce sevdiğini, kilolarından kurtulmak için de üç gün rejim yaptığını fakat dayanamayıp dördüncü gün hamburger yediğini aktaran Yeşim Erbil’in, yaklaşık beş yıl evvel konutta otururken aldığı bir karar ise hayatının büsbütün değişmesini sağlayacaktı. Zira Yeşim Erbil, o gün kendi gerçeğiyle yüzleşmişti. “Yeşim, sen bu kadar iradesiz misin? Okundun, doçent ve profesör oldun. Bir sürü imtihanlara girdin. bir epey muvaffakiyet kazandın. Her şeyde irade gösterdin de buna mı yenik düşüyorsun?” demiş ve karar vermişti. Artık bu sürece rejim demeyecek, beslenme nizamı olarak benimseyecekti. Karbonhidrat bağımlısı olduğunu da kabul etmişti. Artık bir kurabiye bile yememeliydi. Zira temas edince devamını getirebilirdi.
“Kilo vermek isteyen bir epey kişi su diyeti yapıyor, tüp mide ameliyatı oluyor. Fakat beşerler kafayı değiştirmediği için tekrar verdikleri kiloları geri alıyor. Ben önermiyorum açıkçası. Beşerlerle paylaşabileceğim bir diyet listem de yok. Beslenme uzmanları ekseriyetle hastalarını Akdeniz tipi beslenmeyle zayıflatmaya çalışıyor. 3 ana 3 orta öğün kalmadı artık. Ya iki öğün yenecek ya da benim üzere tek öğün. Daima bir atıştırma halinde olunmayacak ki insülin düşsün, yağlar yansın.”
35 KİLOYU NASIL VERDİ?
Gündüz açlık hissetmiyordu. Bu niçinle tek öğün beslenme tertibine geçti. Ekmeği ömründen çıkarttı. Bakliyat, et, kıyma, yumurta, bol salata, her türlü zerzevat bütün yemekleri bunlardan oluşuyordu. Tek öğün yemeye pandemide bile devam etti. Spordan nefret ediyordu. Fakat bu bahiste da aydınlandı. Sıhhati için yapması gerekiyordu. Ortamını değiştirdi. Bütün bağımlı olduğu ve epey sevdiğim şeylerden uzak durdu, konutuna sokmadı. bu türlü tam 35 kilo verdi ve vermeye de devam ediyor. Açlık müddetinin kıymetine vurgu yapan Yeşim Erbil, “Kişi sabah erken kahvaltı ediyorsa, akşam 18.00’den daha sonra bir şey yemeyecek ki 12 saatten uzun bir açlığı olsun. İnsülin 12 saatten daha sonra düşüyor. Yağlar bu biçimde yanıyor. Uykuda da metobolizma çalışıyor” bilgisini paylaşıyor.
‘SADECE KİLO VERMEK İSTEMEMİŞ, YEME FORMUNU DE DEĞİŞTİRMİŞ’
Peki, Prof. Dr. Yeşim Erbil’i senelerca kilo verme gayretinden alıkoyan şey neydi? yıllar daha sonra ne olmuştu da her şey bir anda yoluna girmişti? Obeziteyle çaba ederken ruhsal etmenlerin kıymetine vurgu yapan Psikiyatrist Dr. Şahut Duran, “Çocuklukta dalga geçilmesi ruhsal tesirlere niye olabilir. Bu durum obezite ile ilgili uğraşın başarısız sonuçlanmasına yol açabilir. Yeme bozukluğunu bağımlılık olarak nitelendirmek doğrudur. Unsur bağımlılığı bir bağımlılık yaratıyorsa yeme bozukluğu da bağımlılık oluşturur. Tedavisi de buna emsal yapılır” dedi.
“Yeme davranışı beyinde biroldukca hormonal değişikliğe niye olur. Yemek yendiği vakit dopamin ve serotonin üzerinden o memnunluk pekişir. Yemek beyindeki memnunluğu bu türlü sağlarken, ruhsal manada vücutla barışılması da o mutluluğun yerine geçebiliyor” diyen Duran şunları da ekledi: “Belli bir yaşta önemli bir karar alınarak bu kadar istekli yemek yeme biçiminin değiştirilmesi ve bunda istikrarlı olunması ruhsal olarak da kendisini güzel hissettiğini gösterir. Verilen çabanın sonuçlarını almak ise motivasyon ve memnunluk deposudur. Burada yalnızca kilo vermek amaçlanmamış, yemek yeme halinde değişikliğe gidilip bunu sürdürebilmek hedeflenmiş.”