- Katılım
- 30 May 2021
- Mesajlar
- 3,109
Obezite günümüzün en kıymetli sıhhat sorunlarından biri olarak önümüze çıkıyor. Türkiye Obezite Araştırma Derneği (TOAD) Lider Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, dijital çağda beslenme alışkanlıklarımızın fazlaca süratli bir biçimde değiştiğine vurgu yaptı. Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Akıllı aygıtların fazla kullanılmasıyla birlikte hareketimiz önemli ölçüde azaldı. Bunu gün geçtikçe epey daha bariz bir biçimde nazaranbiliyoruz.” dedi.
Türkiye Obezite Araştırma Derneği (TOAD) Lider Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, obezite hastalığı ve tedavisine yönelik konuştu. Obeziteyi, bedende yağ ölçüsünün artmasıyla alakalı olarak ortaya çıkan kronik metabolik bir hastalık olarak tanımlayan Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Vücut kütle indeksi dediğimiz bir indeks var, kişinin kilogram cinsinden kilosunun, metre cinsinden uzunluğunun karesine bölünmesiyle bir kıymet elde ediyoruz. Bu paha 25’in üzerindeyse kişiyi fazla kilolu, 30’un üzerinde ise kişiyi obeziteli olarak tanımlıyoruz.” dedi.
KANSER CİNSLERİNİN OBEZİTELİ BİREYLERDE ARTIŞA GEÇTİĞİNİ GÖZLEMLİYORUZ
Obezite hastalığında komplikasyonlara dikkat çeken Prof. Dr. Dilek Yazıcı şu biçimde devam etti: “Şeker hastalığı yani Tip 2 diyabet dediğimiz daha sonradan ortaya çıkan şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği, kalp damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi sorunları, reflü hastalığı, ruhsal sorunlar ve depresyon obeziteli bireylerde sık görülüyor. Eklem sorunları de kişinin ömrünü zora sokabiliyor. Birtakım kanser çeşitlerinin de obeziteli bireylerde artışa geçtiğini gözlemliyoruz.”
Obezite hastalığında genetik, epigenetik, ruhsal, toplumsal, toplumsal ve çevresel biroldukca faktörün tesirli olduğunu tabir eden Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Kişinin doğumundan itibaren doğum kilosunun düşük yahut yüksek olması, anne sütüyle beslenmemiş olması, çocukluğunda hakikat sağlıklı beslenme alışkanlıklarının yerleşmemiş olması üzere birfazlaca sebep obeziteye yol açabiliyor.” diye konuştu. Dijital çağda beslenme alışkanlıklarımızın epey süratli bir biçimde değiştiğine vurgu yapan Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Akıllı aygıtların fazla kullanılmasıyla birlikte hareketimiz epey önemli ölçüde azaldı. Bunu gün geçtikçe hayli daha bariz bir biçimde bakılırsabiliyoruz.” açıklamasında bulundu.
Obeziteli bireylerin tedavisinin önündeki pürüzlerden birinin damgalama ve ayrımcılık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Bu durum toplumun birfazlaca alanında obeziteli bireyleri etkilediği üzere, sıhhat hizmetinde de maalesef sorunlara sebep olabiliyor. Bundan çekinen obeziteli bireyler hastanelere dahi başvurmak istemiyorlar; hem toplum içerisine girme konusunda çekincelerinin olmasından dolayı tıpkı vakitte sıhhat çalışanından de birebir ayrımcılık ve damgalamayla karşılaşacaklarını düşündüklerinden dolayı. Almaları gereken sıhhat hizmetinden de yoksun kaldıkları için obezitenin komplikasyonları gelişmeye başlıyor ve sıhhatleri açısından daha olumsuz bir duruma gelebiliyorlar.” formunda konuştu.
OBEZİTELİ BİREYLER KİLO VERDİKTEN daha sonra ÇOK DİKKAT ETMELİLER
Diyet, ilaç tedavisi yahut cerrahi tedavi formlarından birinin uygulandığı obeziteli bireylerin, kilo verme daha sonrası süreçte dikkat etmesi gereken noktalar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Dilek Yazıcı kelamlarını şöyleki tamamladı: “Kilo verdikten daha sonra, kiloyu idame ettirebilmek nitekim sıkıntı bir iş. Biroldukca kişi kilo verdikten daha sonra yine eski kilosuna geri dönebiliyor, hatta eski kilosundan daha yüksek pahalara çıkabiliyor. Cerrahi geçirmiş şahıslarda bile, yüzde 25 ile 30 oranında daha sonradan geri kilo alımı olduğu gözleniyor. Bunun niçinleri içinde kilo verildikten daha sonra kişinin bazal metabolizmasının yavaşlaması başta geliyor. Onun haricinde beyindeki iştah merkezleri faal hale geliyor. Yani kişinin iştahının açılmasına niye olacak hormonlar salgılanıyor. İştahın artması da natürel ki kişinin kilo almasını kolaylaştırıyor. Yapılan araştırmalar ruhsal etmenlerin de hayli tesirli olduğunu gösteriyor. Kişinin doyumuyla ilgili, duygusal açlıkla ilgili sorunları olup da bunlar çözülmemişse kilo alımının daha kolay olduğu görülüyor. Buna rağmen antrenman yapıldığı vakit kilonun idamesi fazlaca daha kolaylaşıyor. bir daha kilo geri alımını önlemedeki en değerli etmenlerden biri de sistemli olarak tabip takibinde olunması.”
Hibya Haber Ajansı
Türkiye Obezite Araştırma Derneği (TOAD) Lider Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, obezite hastalığı ve tedavisine yönelik konuştu. Obeziteyi, bedende yağ ölçüsünün artmasıyla alakalı olarak ortaya çıkan kronik metabolik bir hastalık olarak tanımlayan Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Vücut kütle indeksi dediğimiz bir indeks var, kişinin kilogram cinsinden kilosunun, metre cinsinden uzunluğunun karesine bölünmesiyle bir kıymet elde ediyoruz. Bu paha 25’in üzerindeyse kişiyi fazla kilolu, 30’un üzerinde ise kişiyi obeziteli olarak tanımlıyoruz.” dedi.
KANSER CİNSLERİNİN OBEZİTELİ BİREYLERDE ARTIŞA GEÇTİĞİNİ GÖZLEMLİYORUZ
Obezite hastalığında komplikasyonlara dikkat çeken Prof. Dr. Dilek Yazıcı şu biçimde devam etti: “Şeker hastalığı yani Tip 2 diyabet dediğimiz daha sonradan ortaya çıkan şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği, kalp damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi sorunları, reflü hastalığı, ruhsal sorunlar ve depresyon obeziteli bireylerde sık görülüyor. Eklem sorunları de kişinin ömrünü zora sokabiliyor. Birtakım kanser çeşitlerinin de obeziteli bireylerde artışa geçtiğini gözlemliyoruz.”
Obezite hastalığında genetik, epigenetik, ruhsal, toplumsal, toplumsal ve çevresel biroldukca faktörün tesirli olduğunu tabir eden Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Kişinin doğumundan itibaren doğum kilosunun düşük yahut yüksek olması, anne sütüyle beslenmemiş olması, çocukluğunda hakikat sağlıklı beslenme alışkanlıklarının yerleşmemiş olması üzere birfazlaca sebep obeziteye yol açabiliyor.” diye konuştu. Dijital çağda beslenme alışkanlıklarımızın epey süratli bir biçimde değiştiğine vurgu yapan Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Akıllı aygıtların fazla kullanılmasıyla birlikte hareketimiz epey önemli ölçüde azaldı. Bunu gün geçtikçe hayli daha bariz bir biçimde bakılırsabiliyoruz.” açıklamasında bulundu.
Obeziteli bireylerin tedavisinin önündeki pürüzlerden birinin damgalama ve ayrımcılık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Bu durum toplumun birfazlaca alanında obeziteli bireyleri etkilediği üzere, sıhhat hizmetinde de maalesef sorunlara sebep olabiliyor. Bundan çekinen obeziteli bireyler hastanelere dahi başvurmak istemiyorlar; hem toplum içerisine girme konusunda çekincelerinin olmasından dolayı tıpkı vakitte sıhhat çalışanından de birebir ayrımcılık ve damgalamayla karşılaşacaklarını düşündüklerinden dolayı. Almaları gereken sıhhat hizmetinden de yoksun kaldıkları için obezitenin komplikasyonları gelişmeye başlıyor ve sıhhatleri açısından daha olumsuz bir duruma gelebiliyorlar.” formunda konuştu.
OBEZİTELİ BİREYLER KİLO VERDİKTEN daha sonra ÇOK DİKKAT ETMELİLER
Diyet, ilaç tedavisi yahut cerrahi tedavi formlarından birinin uygulandığı obeziteli bireylerin, kilo verme daha sonrası süreçte dikkat etmesi gereken noktalar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Dilek Yazıcı kelamlarını şöyleki tamamladı: “Kilo verdikten daha sonra, kiloyu idame ettirebilmek nitekim sıkıntı bir iş. Biroldukca kişi kilo verdikten daha sonra yine eski kilosuna geri dönebiliyor, hatta eski kilosundan daha yüksek pahalara çıkabiliyor. Cerrahi geçirmiş şahıslarda bile, yüzde 25 ile 30 oranında daha sonradan geri kilo alımı olduğu gözleniyor. Bunun niçinleri içinde kilo verildikten daha sonra kişinin bazal metabolizmasının yavaşlaması başta geliyor. Onun haricinde beyindeki iştah merkezleri faal hale geliyor. Yani kişinin iştahının açılmasına niye olacak hormonlar salgılanıyor. İştahın artması da natürel ki kişinin kilo almasını kolaylaştırıyor. Yapılan araştırmalar ruhsal etmenlerin de hayli tesirli olduğunu gösteriyor. Kişinin doyumuyla ilgili, duygusal açlıkla ilgili sorunları olup da bunlar çözülmemişse kilo alımının daha kolay olduğu görülüyor. Buna rağmen antrenman yapıldığı vakit kilonun idamesi fazlaca daha kolaylaşıyor. bir daha kilo geri alımını önlemedeki en değerli etmenlerden biri de sistemli olarak tabip takibinde olunması.”
Hibya Haber Ajansı