- Katılım
- 30 May 2021
- Mesajlar
- 3,111
Prof. Dr. Mustafa Gürelik hangi sıkıntılar için bel ameliyatı olunması gerektiğini anlatarak, “Omurga ve omurilik faydalanmaları, tümörler, enfeksiyonlar, doğumsal anomaliler ve omurganın dejenerasyonuna bağlı problemlerde bel ya da öteki omurga kısımlarında ameliyat yapılmaktadır. Bu sıkıntılar içerisinde en yaygın görülenleri omurga dejenerasyonuna bağlı hastalıklardır ve bu yüzden yapılan ameliyatların büyük kısmı bu hastalıklar ile ilgilidir.” dedi.
Ameliyat tekniklerinden bahseden Gürelik, “Omurga ve omurilik hastalıklarında temel iki sorun ve buna karşılık gelen iki temel teknik vardır. Sorun ya omurilik ve omurilikten çıkan hudut köklerinin basıya uğraması ya da omurganın sağlamlığını, yapısını, hareket özelliklerini etkilemesi halindedir. Buna bakılırsa ameliyatlarda omurilik ya da hudut basısı ortadan kaldırılmakta yahut omurgadaki yapısal ve işlevsel problemler tedavi edilmektedir. Hastalığın çeşidine, yerleşimine nazaran ameliyat omurganın önünden, gerisinden ya da kimi vakit yanından yapılabilmektedir. Ameliyatlarda kimi vakit implant kemik üzere gereçler kullanılmaktadır. Ameliyatlarda, mikroskop, endoskop üzere yüksek teknolojik aygıtlar kullanılmaktadır.” diye konuştu.
Ameliyatın çok inançlı olduğunun altını çizen Gürelik ,”Teknolojik gelişme, bu hastalıklar ve tedavileri konusunda bilgi birikimi ve tecrübeler biroldukça hastalığın tedavisindeki ameliyatları pek inançlı kılmaktadır. Üstte bahsedilen hastalıklar içerisinde omurilik tümörleri ve omurga dizilim bozukluğu olarak isimlendirebileceğimiz skolyozun cerrahi tedavisi öbür hastalıklara bakılırsa kimi zorluklar göstermektedir. Lakin ameliyat sırasında omurilik ve hudut işlevlerini gözlememize yardımcı olan nöromonitör olarak isimlendirilen ileri teknoloji aygıtları hasar oluşmadan ya da oluşurken cerrahları uyarabilmektedir. bu biçimdece ameliyatlar daha inançlı hale gelebilmektedir.” halinde konuştu.
Hastaların bel ameliyatı olmaktan korktuğunu söz eden Gürelik, “Ne yazık ki; toplumda ‘bel ameliyatı olanlar felç oluyormuş’ biçiminde bir kent efsanesi dolaşmaktadır. Felç olmasa da toplumda bel ameliyatından yarar görmemiş hastalar bulunmaktadır. Bu hastaların büyük kısmı bel fıtığı niçiniyle ameliyat geçiren hastalardan oluşmaktadır. Hudut basısına yol açan bel fıtığının yalnızca yüzde 1’i ameliyat gerektirmektedir. Hastaların birden fazla istirahat ya da ameliyat dışı tedaviler ile iyileşmektedirler. Bel fıtığı olan hastalarda ameliyat için münasebetler; uzun süren ağrı, hudut kökü basısına bağlı kıymetli işlev kaybı ve başka tedavilere karşılık vermeyen şiddetli ağrıdır. Ağır işlev kaybında acil ameliyat gerekli olabilir. Önemli hudut işlev kaybı olmayan hastalarda 1 ile 3 ay ortası ameliyat dışı tedavilerin uygulanması gerçek yaklaşımdır.” tabirlerini kullandı.
Gürelik açıklamasına şöyle devam etti.
“Bel fıtığı başta olmak üzere omurganın dejenerasyonuna bağlı hastalıkları öne çıkararak tabir etmek gerekirse en temel kural ameliyat öne sürülen nedenini uygun belirlemektir. Bilhassa bel fıtığı için yapılmış ameliyatlarda başarısız sonuçlar alınan hastaların %30’unda sebep ameliyat için gerçek münasebetlerin bulunmamasıdır. Bir öteki deyişle ameliyat edilmemesi gereken hastanın ameliyat edilmesidir. Daha az sebepler ise uygulanan ameliyat tekniğinin uygun olmaması, ameliyat sırasında ya da daha sonrasında ortaya çıkan komplikasyonlardır. Buna nazaran gerçek teşhis konulmuş, hakikat tedaviler planlanmış ve uygun bir teknikle ameliyat yapılmış ise tüm ameliyatlarda yüksek muvaffakiyetler elde edilir. Kent efsanesi ne yazık ki kimi hastaların tedavilerinin gecikmesine ve meselelerin daha karmaşık hale gelmesine sebep olmaktadır. Hatta hastaları tıp dışı, akıl ve bilimden uzak alternatif tedavi arayışlarına itmektedir. Hastaların hakikat teşhis, yanlışsız teknik ve tecrübe bir ortaya geldiğinde ameliyatta yüksek muvaffakiyetin elde edildiğini akıllarında tutarak doktorlarına güvenmelerini ve tedavilerini geciktirmemelerini öneririm.
Hibya Haber Ajansı
Ameliyat tekniklerinden bahseden Gürelik, “Omurga ve omurilik hastalıklarında temel iki sorun ve buna karşılık gelen iki temel teknik vardır. Sorun ya omurilik ve omurilikten çıkan hudut köklerinin basıya uğraması ya da omurganın sağlamlığını, yapısını, hareket özelliklerini etkilemesi halindedir. Buna bakılırsa ameliyatlarda omurilik ya da hudut basısı ortadan kaldırılmakta yahut omurgadaki yapısal ve işlevsel problemler tedavi edilmektedir. Hastalığın çeşidine, yerleşimine nazaran ameliyat omurganın önünden, gerisinden ya da kimi vakit yanından yapılabilmektedir. Ameliyatlarda kimi vakit implant kemik üzere gereçler kullanılmaktadır. Ameliyatlarda, mikroskop, endoskop üzere yüksek teknolojik aygıtlar kullanılmaktadır.” diye konuştu.
Ameliyatın çok inançlı olduğunun altını çizen Gürelik ,”Teknolojik gelişme, bu hastalıklar ve tedavileri konusunda bilgi birikimi ve tecrübeler biroldukça hastalığın tedavisindeki ameliyatları pek inançlı kılmaktadır. Üstte bahsedilen hastalıklar içerisinde omurilik tümörleri ve omurga dizilim bozukluğu olarak isimlendirebileceğimiz skolyozun cerrahi tedavisi öbür hastalıklara bakılırsa kimi zorluklar göstermektedir. Lakin ameliyat sırasında omurilik ve hudut işlevlerini gözlememize yardımcı olan nöromonitör olarak isimlendirilen ileri teknoloji aygıtları hasar oluşmadan ya da oluşurken cerrahları uyarabilmektedir. bu biçimdece ameliyatlar daha inançlı hale gelebilmektedir.” halinde konuştu.
Hastaların bel ameliyatı olmaktan korktuğunu söz eden Gürelik, “Ne yazık ki; toplumda ‘bel ameliyatı olanlar felç oluyormuş’ biçiminde bir kent efsanesi dolaşmaktadır. Felç olmasa da toplumda bel ameliyatından yarar görmemiş hastalar bulunmaktadır. Bu hastaların büyük kısmı bel fıtığı niçiniyle ameliyat geçiren hastalardan oluşmaktadır. Hudut basısına yol açan bel fıtığının yalnızca yüzde 1’i ameliyat gerektirmektedir. Hastaların birden fazla istirahat ya da ameliyat dışı tedaviler ile iyileşmektedirler. Bel fıtığı olan hastalarda ameliyat için münasebetler; uzun süren ağrı, hudut kökü basısına bağlı kıymetli işlev kaybı ve başka tedavilere karşılık vermeyen şiddetli ağrıdır. Ağır işlev kaybında acil ameliyat gerekli olabilir. Önemli hudut işlev kaybı olmayan hastalarda 1 ile 3 ay ortası ameliyat dışı tedavilerin uygulanması gerçek yaklaşımdır.” tabirlerini kullandı.
Gürelik açıklamasına şöyle devam etti.
“Bel fıtığı başta olmak üzere omurganın dejenerasyonuna bağlı hastalıkları öne çıkararak tabir etmek gerekirse en temel kural ameliyat öne sürülen nedenini uygun belirlemektir. Bilhassa bel fıtığı için yapılmış ameliyatlarda başarısız sonuçlar alınan hastaların %30’unda sebep ameliyat için gerçek münasebetlerin bulunmamasıdır. Bir öteki deyişle ameliyat edilmemesi gereken hastanın ameliyat edilmesidir. Daha az sebepler ise uygulanan ameliyat tekniğinin uygun olmaması, ameliyat sırasında ya da daha sonrasında ortaya çıkan komplikasyonlardır. Buna nazaran gerçek teşhis konulmuş, hakikat tedaviler planlanmış ve uygun bir teknikle ameliyat yapılmış ise tüm ameliyatlarda yüksek muvaffakiyetler elde edilir. Kent efsanesi ne yazık ki kimi hastaların tedavilerinin gecikmesine ve meselelerin daha karmaşık hale gelmesine sebep olmaktadır. Hatta hastaları tıp dışı, akıl ve bilimden uzak alternatif tedavi arayışlarına itmektedir. Hastaların hakikat teşhis, yanlışsız teknik ve tecrübe bir ortaya geldiğinde ameliyatta yüksek muvaffakiyetin elde edildiğini akıllarında tutarak doktorlarına güvenmelerini ve tedavilerini geciktirmemelerini öneririm.
Hibya Haber Ajansı