- Katılım
- 30 May 2021
- Mesajlar
- 3,115
Horlamanın toplumda pek üstünde durulmayan bir sorun olduğunu belirten Medical Park Tarsus Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Adnan Kazım Usalan, “Horlama (uyku apnesi) tedavi edilmeden ilerlediğinde kalp krizi, hipertansiyon, kardiyak ritim düzensizlikleri ve hatta ani vefatlar bile görülebilir” ikazında bulundu.
Horlamanın (uyku apnesi), toplumsal sıkıntılara yol açması haricinde gereken değer verilmeyen bir şikâyet olduğuna dikkat çeken Medical Park Tarsus Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Adnan Kazım Usalan, “Üst teneffüs yollarındaki kasların gerginliğinin azalması kararında lisanın geriye kayarak öbür gevşek dokularla birlikte titreşime yol açması, horlama sesinin çıkmasını yol açar. Yumuşak damağın ve küçük lisanın olağandan uzun olması, büyük bademcik ve geniz eti ya da burundaki darlıklar da horlamayı tetikleyebilir” dedi.
Bugün uykunun sıradan bir dinlenme olayı olmadığı ve biroldukça kıymetli yaşamsal faaliyetin uyku sırasında düzenlendiğini aktaran Dr. Öğr. Üyesi Adnan Kazım Usalan, uyku bozukluklarının hem toplum tıpkı vakitte şahsi olarak önemli sıhhat sorunlarına, ekonomik kayıplara yol açtığına dikkat çekti.
SIKLIĞI YAŞ VE KİLO İLE ARTAR
Horlamanın sıklığının yaş ve kilo alımı ile artabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Usalan, ayrıyeten bedene oksijen ileten hava yollarının tam olarak açık olmadığını gösterdiği için değerli bir belirti olduğunu söylemiş oldu.
UYKU APNESİ MEVT RİSKİ OLUŞTURABİLİR
Apne sözünün Yunanca’da soluksuz kalmak manasına geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Usalan, “Uyku apnesi, uyku sırasında yenidenlayan teneffüs durmaları ile karakterize, oksijen düşmeleri ve uyku bölünmelerine niye olan, ani vefat riski oluşturan ve biroldukca beden sistemini ilgilendiren önemli bir hastalıktır. Santral (beyin kaynaklı) ve obstrüktif (tıkayıcı) tipte olabilir. Santral tipte uyku apnesi fazlaca daha ender görülür ve beynin teneffüsü denetim eden kaslara hakikat sinyaller göndermemesi kararında ortaya çıkar. Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS) ise; uyku sırasında kimi şahıslarda sebebini tam bilemediğimiz bir biçimde üst hava yollarında tıkanmalar ve daralmalar sonucunda oluşmaktadır” diye konuştu.
UYKU DERİNLİĞİ AZALABİLİR
Uyku apnesinin toplumda çok yaygın olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Usalan, şu ayrıntıları paylaştı:
“Kadınların en az yüzde 2’sinde ve adamların yüzde 4’ünde uyku apnesi gelişmektedir. Teneffüsün durması sırasında kandaki oksijen ölçüsü azalır, beyin bu azalmayı algılar ve uyku derinliğini azaltarak hava yolunun tekrar açılmasını sağlamaya çalışır. Uyku derinliğinin azalması kararında daha yüzeysel uyku evresine ya da uyanıklık durumuna kısa vadeli ani geçişler oluşur ve teneffüs yeniden başlatılır. Bu durum bütün gece saatler boyunca yinelayabilir lakin kişi bunları sabah hatırlamaz. Heyecan sistemimiz her uyanayazma devrinde aktive olarak kan basıncında ani artma-azalmaya, kan şekerinde değişikliklere yol açar. Sonuçta huzursuz ve kalitesiz bir uyku uyuyan kişi, gece uzun mühlet uyumasına karşın sabah yorgun ve dinlenmemiş uyanır. Gün ortasında pasif olduğu durumlarda uyuklar ve gündüz çok uyuklama hali olur.”
GECE UYKUDA TENEFFÜS DURMASINA DİKKAT!
Uzun müddet devam eden horlama, gündüz çok uyku hali ve kişinin yakınları tarafınca fark edilen gece uykuda teneffüs durmasının uyku apnesinde görülen en tipik üç bulgu olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Usalan, bunun haricinde yorgun uyanma, sabah baş ağrıları, gece boğulma hissi ile ya da çarpıntı ile uyanma, halsizlik, gece sık tuvalete kalkma, depresyon ve sinirliliğin de karşılaşılabilen öbür bulgular olduğunu vurguladı.
Uyku hastalıklarına bağlı gündüz artmış uyku halinin hastaların işlerini yapmasını engelleyerek onları başarısızlığa sürükleyebildiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Usalan, “Uyku apneli hastalarda ekseriyetle toplumsal işlevlerde azalma, ruh sıhhati ve kişinin kendi gücünün azaldığını hissetmesi üzere problemler tedavi ile düzelmektedir” halinde konuştu.
ERKEKLERDE DAHA FAZLA RASTLANIYOR
Üst teneffüs yollarında daralmaya yol açan olan faktörlerin OSAS ortasında risk faktörleri oluşturabileceğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Usalan, “Özellikle obezite, yaş, cinsiyet, genetik özellikler, kullanılan ilaçlar üzere genel faktörlerin yanı sıra burun boğaz bölgesinin yapısı, baş-boyun konumu ve boyun çapı genişliği üzere anatomik faktörler de tesirli olmaktadır. Boyun çapının erkeklerde 43, bayanlarda ise 38’den geniş olması riski artırmaktadır. Hava yolu çapı ve formu, yatış konumu, üst teneffüs yolunun yapısı üzere faktörlerde uykuda teneffüs bozukluklarına niye olmaktadır. Üst teneffüs yolu kaslarının gerginliğini sağlayan hudutlar ve refleksleri ile beyindeki teneffüs merkezinin hassaslığı üzere faktörler de OSAS’ın ortaya çıkmasında önemlidir” tabirlerini kullandı.
ERKEN TEŞHİS DEĞERLİ
Uyku apnesi hastalığının teşhisinin uyku laboratuvarında bir gece yatılarak polisomnografi ismi verilen tetkikin yapılması ile konulduğunu söz eden Dr. Öğr. Üyesi Usalan, uyku bozukluklarının en değerli tablolarından biri olan ve uykuda ölümlere kadar varan ağır sonuçlara yol açabilen OSAS’ın erken teşhis ve uygun tedavisinin hayati değer taşıdığını belirtti.
TEDAVİ EDİLMEZSE HAYATİ RİSK OLUŞABİLİR
Uyku apnesinin tedavi edilmeden bırakıldığında kısa devirde konut, iş yahut trafik kazalarında, uzun devirde de kalp ve damar hastalıkları ile vefat oranlarında artış olabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Usalan, “Oksijen düşüklüğü kararı beyne giden oksijen azalması, sabahları baş ağrısı yapabilmektedir. Karar verme yeteneğinde azalma, hafıza zayıflaması, unutkanlık, kişilik ve davranış değişiklikleri üzere özellikler çoğunlukla ağır dereceli OSAS’lılar da görülür. Hastaların yüzde 30’una depresyon eşlik etmektedir” açıklamasında bulundu.
Bilhassa şiddetli uyku apnesi olan şahısların tedavi edilmedikleri takdirde kimi kıymetli sıhhat problemleri yaşayabileceğini lisana getiren Dr. Öğr. Üyesi Usalan, bunları şu biçimde sıraladı:
“Kalp damar sistemi: Kalp krizi, denetim altına alınmakta zorlanılan hipertansiyon, kardiyak ritim düzensizlikleri ve hatta ani vefatlar olabilir.
Hudut sistemi: Beyin felçleri, baş ağrıları, depresyon, unutkanlık, karar verme yeteneğinde azalma görülebilir.
Hormonal sistem: Büyüme hormonunda azalmaya bağlı çocuklarda gelişme geriliği, cinsel isteksizlik, insülin düzeyinde artma, şekere yatkınlık saptanabilir.
Başka: Trafik kazaları, evlilik sıkıntıları, hayat kalitesinde azalma, reflü üzere sıkıntılar yaşanabilir.”
Hibya Haber Ajansı
Horlamanın (uyku apnesi), toplumsal sıkıntılara yol açması haricinde gereken değer verilmeyen bir şikâyet olduğuna dikkat çeken Medical Park Tarsus Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Adnan Kazım Usalan, “Üst teneffüs yollarındaki kasların gerginliğinin azalması kararında lisanın geriye kayarak öbür gevşek dokularla birlikte titreşime yol açması, horlama sesinin çıkmasını yol açar. Yumuşak damağın ve küçük lisanın olağandan uzun olması, büyük bademcik ve geniz eti ya da burundaki darlıklar da horlamayı tetikleyebilir” dedi.
Bugün uykunun sıradan bir dinlenme olayı olmadığı ve biroldukça kıymetli yaşamsal faaliyetin uyku sırasında düzenlendiğini aktaran Dr. Öğr. Üyesi Adnan Kazım Usalan, uyku bozukluklarının hem toplum tıpkı vakitte şahsi olarak önemli sıhhat sorunlarına, ekonomik kayıplara yol açtığına dikkat çekti.
SIKLIĞI YAŞ VE KİLO İLE ARTAR
Horlamanın sıklığının yaş ve kilo alımı ile artabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Usalan, ayrıyeten bedene oksijen ileten hava yollarının tam olarak açık olmadığını gösterdiği için değerli bir belirti olduğunu söylemiş oldu.
UYKU APNESİ MEVT RİSKİ OLUŞTURABİLİR
Apne sözünün Yunanca’da soluksuz kalmak manasına geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Usalan, “Uyku apnesi, uyku sırasında yenidenlayan teneffüs durmaları ile karakterize, oksijen düşmeleri ve uyku bölünmelerine niye olan, ani vefat riski oluşturan ve biroldukca beden sistemini ilgilendiren önemli bir hastalıktır. Santral (beyin kaynaklı) ve obstrüktif (tıkayıcı) tipte olabilir. Santral tipte uyku apnesi fazlaca daha ender görülür ve beynin teneffüsü denetim eden kaslara hakikat sinyaller göndermemesi kararında ortaya çıkar. Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS) ise; uyku sırasında kimi şahıslarda sebebini tam bilemediğimiz bir biçimde üst hava yollarında tıkanmalar ve daralmalar sonucunda oluşmaktadır” diye konuştu.
UYKU DERİNLİĞİ AZALABİLİR
Uyku apnesinin toplumda çok yaygın olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Usalan, şu ayrıntıları paylaştı:
“Kadınların en az yüzde 2’sinde ve adamların yüzde 4’ünde uyku apnesi gelişmektedir. Teneffüsün durması sırasında kandaki oksijen ölçüsü azalır, beyin bu azalmayı algılar ve uyku derinliğini azaltarak hava yolunun tekrar açılmasını sağlamaya çalışır. Uyku derinliğinin azalması kararında daha yüzeysel uyku evresine ya da uyanıklık durumuna kısa vadeli ani geçişler oluşur ve teneffüs yeniden başlatılır. Bu durum bütün gece saatler boyunca yinelayabilir lakin kişi bunları sabah hatırlamaz. Heyecan sistemimiz her uyanayazma devrinde aktive olarak kan basıncında ani artma-azalmaya, kan şekerinde değişikliklere yol açar. Sonuçta huzursuz ve kalitesiz bir uyku uyuyan kişi, gece uzun mühlet uyumasına karşın sabah yorgun ve dinlenmemiş uyanır. Gün ortasında pasif olduğu durumlarda uyuklar ve gündüz çok uyuklama hali olur.”
GECE UYKUDA TENEFFÜS DURMASINA DİKKAT!
Uzun müddet devam eden horlama, gündüz çok uyku hali ve kişinin yakınları tarafınca fark edilen gece uykuda teneffüs durmasının uyku apnesinde görülen en tipik üç bulgu olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Usalan, bunun haricinde yorgun uyanma, sabah baş ağrıları, gece boğulma hissi ile ya da çarpıntı ile uyanma, halsizlik, gece sık tuvalete kalkma, depresyon ve sinirliliğin de karşılaşılabilen öbür bulgular olduğunu vurguladı.
Uyku hastalıklarına bağlı gündüz artmış uyku halinin hastaların işlerini yapmasını engelleyerek onları başarısızlığa sürükleyebildiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Usalan, “Uyku apneli hastalarda ekseriyetle toplumsal işlevlerde azalma, ruh sıhhati ve kişinin kendi gücünün azaldığını hissetmesi üzere problemler tedavi ile düzelmektedir” halinde konuştu.
ERKEKLERDE DAHA FAZLA RASTLANIYOR
Üst teneffüs yollarında daralmaya yol açan olan faktörlerin OSAS ortasında risk faktörleri oluşturabileceğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Usalan, “Özellikle obezite, yaş, cinsiyet, genetik özellikler, kullanılan ilaçlar üzere genel faktörlerin yanı sıra burun boğaz bölgesinin yapısı, baş-boyun konumu ve boyun çapı genişliği üzere anatomik faktörler de tesirli olmaktadır. Boyun çapının erkeklerde 43, bayanlarda ise 38’den geniş olması riski artırmaktadır. Hava yolu çapı ve formu, yatış konumu, üst teneffüs yolunun yapısı üzere faktörlerde uykuda teneffüs bozukluklarına niye olmaktadır. Üst teneffüs yolu kaslarının gerginliğini sağlayan hudutlar ve refleksleri ile beyindeki teneffüs merkezinin hassaslığı üzere faktörler de OSAS’ın ortaya çıkmasında önemlidir” tabirlerini kullandı.
ERKEN TEŞHİS DEĞERLİ
Uyku apnesi hastalığının teşhisinin uyku laboratuvarında bir gece yatılarak polisomnografi ismi verilen tetkikin yapılması ile konulduğunu söz eden Dr. Öğr. Üyesi Usalan, uyku bozukluklarının en değerli tablolarından biri olan ve uykuda ölümlere kadar varan ağır sonuçlara yol açabilen OSAS’ın erken teşhis ve uygun tedavisinin hayati değer taşıdığını belirtti.
TEDAVİ EDİLMEZSE HAYATİ RİSK OLUŞABİLİR
Uyku apnesinin tedavi edilmeden bırakıldığında kısa devirde konut, iş yahut trafik kazalarında, uzun devirde de kalp ve damar hastalıkları ile vefat oranlarında artış olabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Usalan, “Oksijen düşüklüğü kararı beyne giden oksijen azalması, sabahları baş ağrısı yapabilmektedir. Karar verme yeteneğinde azalma, hafıza zayıflaması, unutkanlık, kişilik ve davranış değişiklikleri üzere özellikler çoğunlukla ağır dereceli OSAS’lılar da görülür. Hastaların yüzde 30’una depresyon eşlik etmektedir” açıklamasında bulundu.
Bilhassa şiddetli uyku apnesi olan şahısların tedavi edilmedikleri takdirde kimi kıymetli sıhhat problemleri yaşayabileceğini lisana getiren Dr. Öğr. Üyesi Usalan, bunları şu biçimde sıraladı:
“Kalp damar sistemi: Kalp krizi, denetim altına alınmakta zorlanılan hipertansiyon, kardiyak ritim düzensizlikleri ve hatta ani vefatlar olabilir.
Hudut sistemi: Beyin felçleri, baş ağrıları, depresyon, unutkanlık, karar verme yeteneğinde azalma görülebilir.
Hormonal sistem: Büyüme hormonunda azalmaya bağlı çocuklarda gelişme geriliği, cinsel isteksizlik, insülin düzeyinde artma, şekere yatkınlık saptanabilir.
Başka: Trafik kazaları, evlilik sıkıntıları, hayat kalitesinde azalma, reflü üzere sıkıntılar yaşanabilir.”
Hibya Haber Ajansı