Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Dünyada her 3 dakikada bir erkeğe prostat kanseri tanısı temalıyor. Erken evrede yakalandığında tedavi başarısı yüksek kanser cinsleri içinde yer alan prostat kanseri, ekseriyetle belirti vermediği için teşhisin süratlice konulabilmesi çok büyük kıymet taşıyor. Genel olarak idrar yapma kuvvetliğü, idrar akışında kuvvetin azalması, kasık ağrıları üzere belirtilere sahip olan bu hastalığın teşhisi için evvel kandaki PSA bedeline bakılıyor, şüphelenilmesi halinde de de biyopsi yapılarak teşhis netleştiriliyor. Londra Üniversitesi’nden araştırmacıların geliştirdiği prosedür ise bu teşhisin konulmasını daha da hızlandıracak çeşitten. Bu formülde hastanın kanında kanser belirteci olarak tanımlanan PSA ve hK2 kıymetlerinin seviyeleri, yaşları da hesaba katılarak inceleniyor. Bu yenilik, tümörlerin erken teşhisinde kullanılarak ölümlerin önüne geçmeyi hedefliyor.
Uzmanlar, bir kişinin prostat kanseri geliştirme riskinin daha gerçek iddia edildiği bu yeni tarama sisteminin, her yıl binlerce insanın vefatına yol açan hastalığı kıymetli ölçüde azaltabileceğini öngörüyor. Araştırmacılar sistemin yanlış test sonuçlarını da dörtte üç oranında azaltabileceğini ve taramanın daha yanlışsız ve inançlı olabileceği üzerinde duruyor. Tarama usulünün gelecekteki çalışmalarda başarılı olduğu tespit edilirse, ulusal tarama programına dönüştürülmesi de hedefleniyor.
YANLIŞ OLUMLULUĞU DE AZALTACAK
Yapılan araştırmada prostat kanseri teşhisi konulduktan daha sonra ölen 571 erkek ile hastalığı hiç geçirmemiş 2169 erkeğin kan kıymetleri karşılaştırıldı ve sonuç olarak da prostat kanserine yakalanma ihtimalini tespit etme noktasında yolun başarılı olduğu görüldü. bununla birlikte bu metodun ‘yanlış pozitif’ sonuçların sayısını dörtte üç oranında azaltmaya yardımcı olabileceği de lisana getiriliyor.
Prostat kanseri yavaş gelişen bir kanser olduğu için bireyler, uzun yıllar boyunca rastgele bir belirti vermeden yaşayabiliyor. Hastalık erken evrelerde tedavi edildiğinde muvaffakiyet oranı yüksek olurken, ilerleyen evrelerde ölümcül olabiliyor. Kanserin ilerlemesinden daha sonraki süreçte de tedaviyle yalnızca semptomların hafifçeletilmesi sağlanabiliyor. Bilim insanları prostat kanserine tam olarak neyin sebep olduğundan tam manasıyla emin olmasalar da yaş, obezite ve hareketsiz hayat bilinen riskler içinde yer alıyor.
‘OLUMLU SONUÇLAR VERDİ’
Yapılan biroldukca araştırmaya karşın prostat kanserinin teşhis ve takibinde epeyce az sayıda yeni biyobelirteçin günlük kullanıma girebildiğini söyleyen ve yeni bir belirteç olan hK2 hakkında da bilgiler veren Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Volkan Tuğcu, “Serum prostat spesifik antijen olarak bilinen PSA günümüzde tüm dünyada hala teşhiste ve izlemede en çok kullanılan biyobelirteçtir. PSA’ya dayanan prostat kanseri taramaları kansere bağlı vefatları azalttı lakin klinik olarak değersiz kanser teşhisini artırıp, gereksiz ve çok tedavi oranlarını artırdı. Bu niçinle bilhassa prostat kanserinde spesifik biyobelirteçler gündeme geldi. Bu biyobelirteçler klinik olarak kıymetli prostat kanserlerini daha âlâ yakalayabilmek için araştırılıyor. Bu yeni biyobelirteçlerden olan hk2 de olumlu sonuçlar verdi” dedi.
NOKTA ATIŞI TEDAVİLER YOLDA
Prostat kanserinin rastgele bir bulgu vermediğini, bilhassa de erken evre prostat kanserinde spesifik bir bulgu olmadığını lisana getiren Prof. Dr. Volkan Tuğcu, en değerli risk faktörünün ileri yaş ve aile faktörü olduğuna değindi. “Türkiye’de erkeklerde en sık görülen birinci 5 kanser tipi akciğer kanseri, prostat kanseri, kolorektal kanserler, mesane kanseri ve mide kanseri” diyen Prof. Dr. Volkan Tuğcu, dünyada ve ülkemizde prostat kanseri oranlarının gün geçtikçe arttığına dikkat çekerek, “Prostat kanserinin ülkemizde görülme oranı yüzde 14.6. Bilhassa son senelerda teşhisteki gelişmelere paralel daha genç hastalarda prostat kanseri tanısı temalıyor. Lakin gelecekte şimdilerde de uyguladığımız fokal tedaviler ön plana çıkacak. Bu tedaviler prostata ve etraf dokulara ziyan verilmeyen, yalnızca tümörlü dokunun erken teşhis edilerek ameliyatsız yok edildiği tedaviler” açıklamasını yaptı.
Uzmanlar, bir kişinin prostat kanseri geliştirme riskinin daha gerçek iddia edildiği bu yeni tarama sisteminin, her yıl binlerce insanın vefatına yol açan hastalığı kıymetli ölçüde azaltabileceğini öngörüyor. Araştırmacılar sistemin yanlış test sonuçlarını da dörtte üç oranında azaltabileceğini ve taramanın daha yanlışsız ve inançlı olabileceği üzerinde duruyor. Tarama usulünün gelecekteki çalışmalarda başarılı olduğu tespit edilirse, ulusal tarama programına dönüştürülmesi de hedefleniyor.
YANLIŞ OLUMLULUĞU DE AZALTACAK
Yapılan araştırmada prostat kanseri teşhisi konulduktan daha sonra ölen 571 erkek ile hastalığı hiç geçirmemiş 2169 erkeğin kan kıymetleri karşılaştırıldı ve sonuç olarak da prostat kanserine yakalanma ihtimalini tespit etme noktasında yolun başarılı olduğu görüldü. bununla birlikte bu metodun ‘yanlış pozitif’ sonuçların sayısını dörtte üç oranında azaltmaya yardımcı olabileceği de lisana getiriliyor.
Prostat kanseri yavaş gelişen bir kanser olduğu için bireyler, uzun yıllar boyunca rastgele bir belirti vermeden yaşayabiliyor. Hastalık erken evrelerde tedavi edildiğinde muvaffakiyet oranı yüksek olurken, ilerleyen evrelerde ölümcül olabiliyor. Kanserin ilerlemesinden daha sonraki süreçte de tedaviyle yalnızca semptomların hafifçeletilmesi sağlanabiliyor. Bilim insanları prostat kanserine tam olarak neyin sebep olduğundan tam manasıyla emin olmasalar da yaş, obezite ve hareketsiz hayat bilinen riskler içinde yer alıyor.
‘OLUMLU SONUÇLAR VERDİ’
Yapılan biroldukca araştırmaya karşın prostat kanserinin teşhis ve takibinde epeyce az sayıda yeni biyobelirteçin günlük kullanıma girebildiğini söyleyen ve yeni bir belirteç olan hK2 hakkında da bilgiler veren Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Volkan Tuğcu, “Serum prostat spesifik antijen olarak bilinen PSA günümüzde tüm dünyada hala teşhiste ve izlemede en çok kullanılan biyobelirteçtir. PSA’ya dayanan prostat kanseri taramaları kansere bağlı vefatları azalttı lakin klinik olarak değersiz kanser teşhisini artırıp, gereksiz ve çok tedavi oranlarını artırdı. Bu niçinle bilhassa prostat kanserinde spesifik biyobelirteçler gündeme geldi. Bu biyobelirteçler klinik olarak kıymetli prostat kanserlerini daha âlâ yakalayabilmek için araştırılıyor. Bu yeni biyobelirteçlerden olan hk2 de olumlu sonuçlar verdi” dedi.
NOKTA ATIŞI TEDAVİLER YOLDA
Prostat kanserinin rastgele bir bulgu vermediğini, bilhassa de erken evre prostat kanserinde spesifik bir bulgu olmadığını lisana getiren Prof. Dr. Volkan Tuğcu, en değerli risk faktörünün ileri yaş ve aile faktörü olduğuna değindi. “Türkiye’de erkeklerde en sık görülen birinci 5 kanser tipi akciğer kanseri, prostat kanseri, kolorektal kanserler, mesane kanseri ve mide kanseri” diyen Prof. Dr. Volkan Tuğcu, dünyada ve ülkemizde prostat kanseri oranlarının gün geçtikçe arttığına dikkat çekerek, “Prostat kanserinin ülkemizde görülme oranı yüzde 14.6. Bilhassa son senelerda teşhisteki gelişmelere paralel daha genç hastalarda prostat kanseri tanısı temalıyor. Lakin gelecekte şimdilerde de uyguladığımız fokal tedaviler ön plana çıkacak. Bu tedaviler prostata ve etraf dokulara ziyan verilmeyen, yalnızca tümörlü dokunun erken teşhis edilerek ameliyatsız yok edildiği tedaviler” açıklamasını yaptı.