- Katılım
- 30 May 2021
- Mesajlar
- 2,746
TBMM Genel Konseyi’nde, bugün Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı 2021 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifi ve 2023 Yılı Bütçe Kanun Teklifi görüşülüyor.
İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, Türkiye’deki yüzde 80’lik enflasyona dikkat çekerek, “Bu sene birebir para ile yaptığınız hizmeti gelecek sene enflasyon bu biçimde devam ettiği sürece birebirini yapmanız pek de mümkün olmayacak üzere görünüyor” dedi.
Yılmaz, bütçede donuk ödemeler olduğunu aktararak, “Örneğin savunmadan kısayım da eğitime aktarayım diyebileceğiniz durum yok. Cari harcamaları kısalım da yatırımları artıralım diyebilecek durumda değiliz. ötürüsıyla bütçenin bütün ödenekleri evvelinde aşikâr. İşçi, faiz, SGK ödemeleri, bakılırsav ziyanları ve cari transferlere gidiyor. hiç bir hareket alanı yok, siyasi iradeye” diye konuştu.
Yılmaz, bütçenin gelirinin büyük kısmını dolaylı vergilerin oluşturduğunu vurgulayarak, “Vatandaşın yapması mecburî olan harcamalar. ötürüsıyla gelir dağılımını bozucu tesiri var. Gelir vergisi istikametinden de kurumlar vergisi ve işçilerin ödediği vergiye baktığımızda, yük bir daha işçilerin üzerinde. Öbür taraftan ekonomiyi düzenlemek, uzun vadeli teşvikler vermek ve ötürüsıyla verimliliği artırmak emeliyle yapıldığı söylenen, 994 milyar lira meblağında bir vergi harcanması var. Dar gelirliler maalesef buradan da bir gelir elde edemiyor. Bir yarar edemiyorlar” diye konuştu.
Yılmaz, Türkiye’nin 2013 yılında ulaştığı ulusal gelir düzeyinden patinaj yaparak aşağılara geldiğini belirterek, şunları söylemiş oldu:
* “Ülkenin geldiği yer 700 ile 800 milyar dolar içinde bir bölgede patinaj yapıp duruyor. İsterseniz yüzde 50 büyüyün lakin ulusal gelir artmıyor. ötürüsıyla ben isterdim ki bundan 1 asır evvel aziz milletimizin büyük fedakarlıkları ile kurduğu bu aziz Meclis’in çatısı altında, millet egemenliğine dayanan bu ikinci yüzyılın eşiğinde daha güzelini nasıl yapabiliriz konuşalım.
* bir daha isterdim millet egemenliğinin en temel koşullarından biri olan bütçe hakkı artık yalnızca kağıt üstünde kalmamış olsaydı. Yasama organının yürütme organı tarafınca yapılacak harcamalar ile bunların karşılığında toplanacak vergiler konusunda kelam sahibi olması demek olan bütçe hakkı, Avrupalı milletlerin yüzseneler boyunca kanlı çabalar verdikleri ve demokrasilerinin en kutsal bedellerinden biri olarak gördükleri bir kavramdır.
“PARLAMENTOMUZ BÜTÇE HAKKINI FİİLEN KAYBETMİŞ DURUMDA”
* Bu kavramın değerini maalesef bilemedik, bugün parlamentomuz bütçe hakkının hukuken olmasa bile fiilen kaybetmiş durumdadır. Şayet bu hak korunabilmiş olsaydı burada muhalefet partileri olarak temsil ettiğimiz halkımızın yarıya yakın kesitinin, derin yoksullukla boğuşan geniş kitlelerin, yatağına aç giren sesini iktidara duyurabilir, tenkitlerimizin dikkate alındığını bakılırsabilir, halkımızın parasının nereye ve nasıl harcandığının hesabını sorabilirdik. Ancak geldiğimiz noktada ne yazık ki bunlara imkan bırakılmadı. Bırakın Meclis’in bütçede kelam sahibi olmasını mevcut iktidar ne yazık ki artık bütçenin üretimi ile ilgili hal kurallarına bile uymaya tenezzül etmiyor.”
“ENFLASYON HER ŞEYİ BİR ANDA SİLİP SÜPÜREBİLİR”
“Umursamadığınız ve denetim altında tutulamayan enflasyon her şeyi bir anda silip süpürebilir” diyen Yılmaz, adalete olan inancın yitirildiği ülkelerde de siyasi istikrarsızlıklar ve toplumsal kırılmalar yaşanabildiğini hatırlatarak, “Bir an evvel toplumun yalnızca yarısını değil mümkün olan en geniş kesitini içine alan mutabakat yeri oluşturulmalı ve idare sistemimizi bu mutabakata göre şekillendirmeliyiz. Bu da lakin güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş ile mümkün olacak” diye konuştu.
“ULUSAL PARAMIZ SUİKASTA UĞRAMIŞTIR”
Yılmaz, Türk Lirası’nın değersizleştirildiğini şu biçimde anlattı:
* “Ulusal paramız bilerek, isteyerek ve taammüden suikasta uğramıştır. Daha düzgün görülen ve yürütme tarafınca inatla savunulan Türkiye iktisat modeli siyaset faizini düşürerek, Türk lirasını değersizleştirerek, ihracatı artıracak, ithalatı düşürecek ve bu yolla dış ticaret açığı, cari açık kapanacak, döviz bollaşacak, düşük faiz ve kıymetsiz TL ile yatırımlar artacak, bu arz istikametli önlemler ile enflasyon düşecekti.
* Ne vakit, hangi vadede bilinmiyor. Ben diyeyim 2, siz deyin 3 vadede. Evet, denen oldu, deneni yaptınız. Faizler düşürüldü, idare artık siyaset faizlerinin önemsizleştirildiğini ve siyasetlerinin büyümeyi öncelediğini ilan etti.”
“128 MİLYAR DOLAR TECRÜBESİNDE OLDUĞU ÜZERE PALAVRA OLACAK”
Yılmaz, Türkiye’nin yüksek baz tesiri devrine girdiğine dikkat çekerek, “Enflasyon aralıktaki yüksek baz tesirinden başlayarak, ocak- mayıs devrinde düşecektir. Muhakkak var iseyımlar altında enflasyon mayıs ayında yüzde 45-50 altına gerileyebilir. Hükümet şuna hazırlanıyor, ocakta aralık ayı enflasyonu belirtildiğında ‘Gördünüz mü, faizi düşürdük. Enflasyon da düştü’ diyerek, malum teoriyi ispatladık diyecektir. Fakat 128 milyar dolar tecrübesinde olduğu üzere bu da palavra olacaktır” dedi.
Yılmaz, enflasyonun düşürülmesinin kolay olmayacağını kaydederek, “Enflasyon kök problemdir, öteki tüm meseleler enflasyonda neşet eden ikincil, üçüncül problemlerdir. Enflasyon bataklık, bozuk gelir dağılımı, pahalılık, derin yoksulluk, minimum fiyat vs. sivri sinektir. Parlamentoyu sebeplerle değil sonuçlarla uğraştırıyorsunuz” diye konuştu.
İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine yaptığı konuşmada, Türkiye’deki yüzde 80’lik enflasyona dikkat çekerek, “Bu sene birebir para ile yaptığınız hizmeti gelecek sene enflasyon bu biçimde devam ettiği sürece birebirini yapmanız pek de mümkün olmayacak üzere görünüyor” dedi.
Yılmaz, bütçede donuk ödemeler olduğunu aktararak, “Örneğin savunmadan kısayım da eğitime aktarayım diyebileceğiniz durum yok. Cari harcamaları kısalım da yatırımları artıralım diyebilecek durumda değiliz. ötürüsıyla bütçenin bütün ödenekleri evvelinde aşikâr. İşçi, faiz, SGK ödemeleri, bakılırsav ziyanları ve cari transferlere gidiyor. hiç bir hareket alanı yok, siyasi iradeye” diye konuştu.
Yılmaz, bütçenin gelirinin büyük kısmını dolaylı vergilerin oluşturduğunu vurgulayarak, “Vatandaşın yapması mecburî olan harcamalar. ötürüsıyla gelir dağılımını bozucu tesiri var. Gelir vergisi istikametinden de kurumlar vergisi ve işçilerin ödediği vergiye baktığımızda, yük bir daha işçilerin üzerinde. Öbür taraftan ekonomiyi düzenlemek, uzun vadeli teşvikler vermek ve ötürüsıyla verimliliği artırmak emeliyle yapıldığı söylenen, 994 milyar lira meblağında bir vergi harcanması var. Dar gelirliler maalesef buradan da bir gelir elde edemiyor. Bir yarar edemiyorlar” diye konuştu.
Yılmaz, Türkiye’nin 2013 yılında ulaştığı ulusal gelir düzeyinden patinaj yaparak aşağılara geldiğini belirterek, şunları söylemiş oldu:
* “Ülkenin geldiği yer 700 ile 800 milyar dolar içinde bir bölgede patinaj yapıp duruyor. İsterseniz yüzde 50 büyüyün lakin ulusal gelir artmıyor. ötürüsıyla ben isterdim ki bundan 1 asır evvel aziz milletimizin büyük fedakarlıkları ile kurduğu bu aziz Meclis’in çatısı altında, millet egemenliğine dayanan bu ikinci yüzyılın eşiğinde daha güzelini nasıl yapabiliriz konuşalım.
* bir daha isterdim millet egemenliğinin en temel koşullarından biri olan bütçe hakkı artık yalnızca kağıt üstünde kalmamış olsaydı. Yasama organının yürütme organı tarafınca yapılacak harcamalar ile bunların karşılığında toplanacak vergiler konusunda kelam sahibi olması demek olan bütçe hakkı, Avrupalı milletlerin yüzseneler boyunca kanlı çabalar verdikleri ve demokrasilerinin en kutsal bedellerinden biri olarak gördükleri bir kavramdır.
“PARLAMENTOMUZ BÜTÇE HAKKINI FİİLEN KAYBETMİŞ DURUMDA”
* Bu kavramın değerini maalesef bilemedik, bugün parlamentomuz bütçe hakkının hukuken olmasa bile fiilen kaybetmiş durumdadır. Şayet bu hak korunabilmiş olsaydı burada muhalefet partileri olarak temsil ettiğimiz halkımızın yarıya yakın kesitinin, derin yoksullukla boğuşan geniş kitlelerin, yatağına aç giren sesini iktidara duyurabilir, tenkitlerimizin dikkate alındığını bakılırsabilir, halkımızın parasının nereye ve nasıl harcandığının hesabını sorabilirdik. Ancak geldiğimiz noktada ne yazık ki bunlara imkan bırakılmadı. Bırakın Meclis’in bütçede kelam sahibi olmasını mevcut iktidar ne yazık ki artık bütçenin üretimi ile ilgili hal kurallarına bile uymaya tenezzül etmiyor.”
“ENFLASYON HER ŞEYİ BİR ANDA SİLİP SÜPÜREBİLİR”
“Umursamadığınız ve denetim altında tutulamayan enflasyon her şeyi bir anda silip süpürebilir” diyen Yılmaz, adalete olan inancın yitirildiği ülkelerde de siyasi istikrarsızlıklar ve toplumsal kırılmalar yaşanabildiğini hatırlatarak, “Bir an evvel toplumun yalnızca yarısını değil mümkün olan en geniş kesitini içine alan mutabakat yeri oluşturulmalı ve idare sistemimizi bu mutabakata göre şekillendirmeliyiz. Bu da lakin güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş ile mümkün olacak” diye konuştu.
“ULUSAL PARAMIZ SUİKASTA UĞRAMIŞTIR”
Yılmaz, Türk Lirası’nın değersizleştirildiğini şu biçimde anlattı:
* “Ulusal paramız bilerek, isteyerek ve taammüden suikasta uğramıştır. Daha düzgün görülen ve yürütme tarafınca inatla savunulan Türkiye iktisat modeli siyaset faizini düşürerek, Türk lirasını değersizleştirerek, ihracatı artıracak, ithalatı düşürecek ve bu yolla dış ticaret açığı, cari açık kapanacak, döviz bollaşacak, düşük faiz ve kıymetsiz TL ile yatırımlar artacak, bu arz istikametli önlemler ile enflasyon düşecekti.
* Ne vakit, hangi vadede bilinmiyor. Ben diyeyim 2, siz deyin 3 vadede. Evet, denen oldu, deneni yaptınız. Faizler düşürüldü, idare artık siyaset faizlerinin önemsizleştirildiğini ve siyasetlerinin büyümeyi öncelediğini ilan etti.”
“128 MİLYAR DOLAR TECRÜBESİNDE OLDUĞU ÜZERE PALAVRA OLACAK”
Yılmaz, Türkiye’nin yüksek baz tesiri devrine girdiğine dikkat çekerek, “Enflasyon aralıktaki yüksek baz tesirinden başlayarak, ocak- mayıs devrinde düşecektir. Muhakkak var iseyımlar altında enflasyon mayıs ayında yüzde 45-50 altına gerileyebilir. Hükümet şuna hazırlanıyor, ocakta aralık ayı enflasyonu belirtildiğında ‘Gördünüz mü, faizi düşürdük. Enflasyon da düştü’ diyerek, malum teoriyi ispatladık diyecektir. Fakat 128 milyar dolar tecrübesinde olduğu üzere bu da palavra olacaktır” dedi.
Yılmaz, enflasyonun düşürülmesinin kolay olmayacağını kaydederek, “Enflasyon kök problemdir, öteki tüm meseleler enflasyonda neşet eden ikincil, üçüncül problemlerdir. Enflasyon bataklık, bozuk gelir dağılımı, pahalılık, derin yoksulluk, minimum fiyat vs. sivri sinektir. Parlamentoyu sebeplerle değil sonuçlarla uğraştırıyorsunuz” diye konuştu.